Agile Consulting&Coaching

Çevik Dönüşüm

Teknoloji hızla gelişiyor, iş yapış şekilleri dijitalleşiyor, rekabet artıyor. Dünkü yöntemlerle müşteri beklentilerini karşılayabilmek ve müşteri tabanını genişletirken aynı zamanda da değerini artırabilmek çok zor. Günümüz iş dünyasında şirketlerin varlıklarını sürdürebilmeleri, değişen şartlara ne kadar hızlı uyum sağlayabildiklerine, dolayısıyla ne kadar çevik olabildiklerine bağlı.

Kurumsal çeviklik için bir paradigma değişikliğine ihtiyaç var. Dünkü sorunlarımızın kaynağı olan mevcut bakış açımızı değiştirmeden çevik bir kültür inşa edemeyiz. Çevik bir kültür yaratamazsak çalışanlarımızın yetkinliklerini ve potansiyelini açığa çıkaramayız. Çalışanlarımızın katkısını sağlayamazsak müşterilerimizin beklentilerini karşılayamayız. Müşterilerimizi memnun edemezsek, şirket olarak varlığımız tehdit altında olur.

Toyota Üretim Sistemi (TPS) ve yalın düşünme (lean thinking), paradigmasını değiştiren pek çok kurumun  çevikleşmesine büyük faydalar sağladı. Müşteriye hızlı ve kaliteli değer sunmanın kilit noktası olan bilgi teknolojileri dünyası da bu gelişime kayıtsız kalmadı. Yalın üretimden çektiği bir çok uygulama ile, hem proje yönetimi hem de yazılım geliştirme faaliyetlerine insan odaklı yeni yaklaşımlar kazandırdı ve bunları çevik (agile) olarak adlandırılan bir şemsiye altında topladı.

Çevik dönüşümün özü müşteriye hızlı ve kaliteli değer sunmaktır. Bu nedenle çevik dönüşüm uçtan uca bütün değer akışını ve bu değer akışındaki her şeyi kapsar. Çevik yaklaşımlara proje yönetim metodolojisi gözüyle bakmak ve sadece proje yönetim sürecinin yürütme safhasında yazılım geliştirme faaliyetlerine uygulamak doğru bir yaklaşım olmaz. Böyle bir yaklaşımı benimseyen dönüşüm çabalarının, yazılım geliştirme sürecinin öncesi ve sonrasında yaşanan sorunlar nedeniyle, her iterasyon sonunda müşteri değeri üretebilme noktasında yetersiz kaldığını görüyoruz.

Sağlıklı bir dönüşüm, müşteriden başlayıp müşteride sonlanan kesintisiz bir akış üzerinde, bu akışa katkı sağlayan tüm tarafların katılımı ile mümkün olacaktır. Herkesin katılımını sağlamak ortak hedefler, ortak acılar ve ortak kazanımlar gerektirir. Müşteriye değer üretmenin odağında insan vardır. Bu nedenle sadece süreç iyileştirmek dönüşüm için yeterli değildir.

Çalışanların yetkinliklerini ve potansiyelini ortaya koymaları, korkusuzca öneri sunmaları ve eyleme geçmeleri, hatalarından ders çıkararak daha ileriye gitmeleri ancak motivasyonel ihtiyaçlarının karşılandığı, kendi çözümlerini uygulama imkanı buldukları, hiyerarşinin iletişimi kısıtlamadığı, belirsizliğin fırsat olarak görüldüğü bir güven ortamında mümkündür.

Bu nedenle çevik dönüşüm, odağında insan olan bir paradigma değişikliği ile başladığında ve kültürel bir değişim ile sonuçlandığında başarıya ulaşır.